İyi Şanslar ve Kendi Gök Kubbemiz ile tiyatro severlerin karşısına çıkan Okday Korunan, Çocuk adlı dizide de rol alıyor.

İyi Şanslar’ın yazılış ve sahnelenme hikayesini anlatır mısınız? Oyun 1999’da kaleme alındı. Mitos Boyut tarafından da kitap olarak yayınlandı. Bir yazarın Devlet Tiyatrosu gibi yetkin bir sahnede kendi oyununu sahnelemesi kıymettir. Değişiklik yaptınız mı metinde? Metni 20 yıl sonra elden geçirip sahneye taşırken reji noktasında yeniden yorumlama fırsatı buldum. Bir anlamda yeniden yazdım diyebilirim. Oyunu kaleme alırken içimde hep komedi yazdığım duygusu vardı. Fakat metni okuyan herkeste bu duygu net olarak şekillenmedi. Ben de sahneleme fırsatıyla birlikte gülmece unsurlarını öne çıkartmaya çalıştım. Anton Çehov hep komedi yazdığını söylemiştir ama bunu bir türlü anlatamamıştır. Vanya Dayı, Martı hep içinde komik unsurlar taşıdığını söyler anılarında. İyi Şanslar, komedi unsurlarını öne çıkartmak için yaşarken bana bir fırsat oldu. Kara komedinin risklerini düşündünüz mü? Biz bir masal anlatıcısıyız. Ben de büyüklere bir masal yazdım. Afişi gören herkes gülümsüyor ve çocuk oyunumu diye soruyor. Bu benim hoşuma gidiyor. Sanat aslında insan için yapılır. Çocuk veya erişkin ayrımı yanıltıcı. Çocuklar, geleceği kuracak olanlar, bizim kadar tecrübeli değiller ama bizim kadar kirlenmemiş ve berraklar. Sanatın kendisi çocuksu, naif bir inceliği de içerir. Ama çocuklaşmadan, şımarmadan. Picasso da öyle demiyor muydu: Hepimiz sanatçı doğarız, sonra büyürüz. Oyuna belirsizlik hakim. Karakterlerin ismi, geçmişleri... Kimlikten kaçma isteğini mi anlamalıyız? Daha doğrusu bir kimliksizleşme. Absürt ve boş alanda bir kurguyu anımsatıyor bize. Boş bir kağıda benzeyen yaşam gibi, nasıl doldurursak o derece anlam kazanıyor. Onu iyi yazabilmenin yolu, perde-i sühan yani oyun alanı veya yaşamın kendisi diyelim. O alanda birikim ve değerlerimizle varız. İnsanın en büyük eseri kendisidir. Kendisini var etmek için eser üretir, ürettikleriyle kendini var eder. İnsanlığa yol ve yön çizici olur. İnsandan insanı kamile geçiş yolculuğunda hepimizin zorlu görevleri var. Her birimizin o zorlu yolculukta bir takım görevleri var. Bu, idrak ve şuurla kıymet kazanacak. Okumak, bilgilenmek, yazarak düşünmek, yaşayarak kavramak ve bu yolculukta bunları maharetle buluşturup eserlere taşımak çok kıymetli. Çünkü insanı keşfetmenin yolu ve yolculuğu sanıyorum bu dizgenin içinde saklı.